Yıllardır hem çok göz önünde hem de bir sır perdesinin arkasında Derya Tuna. Son olarak hepimizin bildiği üzere Etiler’deki Tatlıses Kebap’ın başına geçti. İlk iş olarak da mekânın dekorasyonuna el attı.
Uzun zaman oldu ama herkes sizi İbrahim Tatlıses’in hayat arkadaşı olarak biliyor hâlâ…
Çünkü çok uzun bir birliktelik var. Zaten İbrahim Tatlıses hiçbir zaman hayatımdan çıkmayacak çünkü oğlumun babası. Allah ona sağlık ve huzur versin. Şu anda görüşmüyoruz ama hâlâ ailemizin bir parçası, dediğim gibi oğlumun babası…
Sizi çok iyi tanımıyoruz aslında. Nasıl bir ailede büyüdünüz, gençliğiniz nasıl geçti?
Babam Sivaslı, annem Selanikli… Ben İstanbul’da doğup büyüdüm. Beş kardeştik. Çok iyi bir anne babanın evladı olarak geldim dünyaya; her zaman söylerim, çok şanslıyım. İyi ki böyle bir annem babam varmış. Huzursuz bir ailede büyümedim ben.
Yoksul bir aile miydiniz?
Orta halli ama çok iyi bir ailede büyüdüm. Her şeyden önemlisi evlat kıymeti bilen bir anne babanın evladıyım. Aile kavramını, ailenin önemini çok iyi öğrettiler bize. Şu anda annem, ablam, yeğenim, yeğenimin çocuğu, oğlum ben aynı evde yaşıyoruz. Kalabalık yaşıyoruz yani. Ben böylesini seviyorum. Kalabalık bir aileden geldiğim için sofraya tek başıma oturmayı sevmiyorum. Sevenim, eşim-dostum da çoktur. Dostluklarım hep eskidir. Hiç, bir senelik arkadaşım yoktur benim.
Yeni insalar almıyor musunuz hayatınıza?
Almıyorum demeyeyim… Tabii ki yeni tanıdığım çok güzel insanlar var hayatımda. Ama benim dostluklarım hiçbir zaman iki-üç sene sürmez. Ben birisinin elini tutarsam sonuna kadar tutarım; bırakmak istemem o eli. İnsan seviyorum, öyle söyleyeyim.
Bildiğim kadarıyla kariyeriniz sahneyle başladı.
Hayır, hayır keşfedilme yok. Bir arkadaşımın ve annesinin ısrarıyla oldu. Bana hep “Sen çok güzelsin, bir şey yapman lazım” derlerdi. Fiziğim çok düzgündü. Zaten önce kısa bir süre mankenlik deneyimim oldu. Sonra sahneye çıktım ama o da çok kısa sürdü. İbrahim Bey’le birkaç yerde çalışıp o işi noktaladım.
Filmleriniz de var?
Evet, 4 filmim var. Onlar da İbrahim (Tatlıses) Bey’le zaten.
Ondan sonra devam etmek istemediniz mi?
O zamanlar İbrahim Bey istemedi bu işi yapmamı. Ama ben de istemedim.
Sizin hayatınızda erkeğin mi sözü geçer?
Hayır, öyle demeyelim. Fiziksel olarak erkek daha güçlü olsa da insan olarak kadın-erkek eşittir. Ben hep böyle dedim.
O BENİ ÜZMEDİ ALLAH DA ONU ÜZMESİN
Oğlunuz maşallah boyunuzu geçti. Çok güzel bir anne-oğul ilişkiniz var.“Ben artık oğlumun ana kraliçesiyim” diyorsunuz. Nasıl bir çocuk İdo?
Oğlumu anlatırken korkuyorum; Allah nazardan saklasın. Duygusal, insancıl, çok merhametli, kalbi çok güzel bir çocuk İdo.
En önemlisi de bu zaten değil mi?
Tabii... Ben de öyleyimdir. Merhametliyim, insan severim. Babası da öyledir ama İdo bizi geçti o konuda. Kim olursa olsun asla insan ayırmaz, değer verir. Hep söylüyorum ‘O beni üzmedi Allah da onu üzmesin’ diye. Çok duygusal, gönlü çok güzel çocuğumun… Bir de müzisyen tarafı var. Bu herhalde babadan geliyor. Güzel sözler yazıyor, güzel müzikler yapıyor. Şu an biliyorsunuz DJ’likle uğraşıyor ama sadece DJ’lik değil, genel olarak müziği çok seviyor.
Yorumcu olarak da mı?
Her türlü seviyor. Söylemeyi de seviyor.
Peki, bununla ilgili bir çalışması olacak mı?
Valla ben oğluma “Sen ne istiyorsan, içinden ne geliyorsa o olsun” dedim. İnsan sevdiği işi yaparsa mutlu ve başarılı olur çünkü. Tabii ki ben de her anne gibi avukat, doktor, hâkim ya da savcı olmasını isterdim. Bunlar da çok saygın meslekler. Ama oğluma, “Ne iş yaparsan yap ben senin yanındayım. Hangi işi istiyorsan onu yap ama başarılı ol” dedim. Başarılı olmak için de dediğim gibi yaptığın işi çok sevmen lazım. O da müziği tercih etti. Bana göre çok güzel bir sesi var.
Ne tarz müzikler söylüyor, babasının tarzı mı?
Hayır, pop söylüyor. Tabii ki babasının bütün şarkılarını çok severek dinliyor, hepsini ezbere biliyor. İbrahim Tatlıses bir tane; bir daha da gelmeyecek. Onun gibi bir ses olmayacak. İnşallah Allah ona sağlık versin, bu kadar insanı o güzel sesinden mahrum bırakmasın.
Babasıyla karşılaştıracaklar ama…
Evet, oğluma da söylüyorum bunu. “Sen bu işi yaparsan hep eleştirecekler, ‘Baban şöyle yapıyordu, sen öyle yapamadın’ diyecekler” diyorum. Haa eğer İbrahim Tatlıses’in taklidi yapılırsa en güzelini benim oğlum yapar. İbrahim Tatlıses’in kopyası gibi… Ama taklit kötü olur.
O da çok zor günler atlattı. Türkiye’nin en ünlü adamının oğlu ve magazin basının odağındaydı her zaman. Nasıl etkiliyor bütün bunlar ido’yu?
İdo her şeyi kendi içinde halleden bir çocuk. Mesela bir ara kaşlarına taktılar biliyorsunuz. Biz ido’yla gülüyorduk buna. Bazen “Arkadaşlar artık başka bir şey bulun, bu espri bitti, sıkıldık” diyor. Kendisiyle çok barışıktır. Zaten basınla arası da çok iyi; hepsiyle abi-kardeş gibiler.
Nasıl bir kaynana olacaksınız?
İnşallah özel bir insan çıkar karşısına. Kaynanalık yapmayı hiç düşünmüyorum, karışmam. İdo zaten “Seni bırakmam, birlikte oturacağız” diyor ama ben “Senin evin ayrı, benim evim ayrı” diyorum. “Sen yalnız yapamazsın” dediğinde de bazen kızdırıyorum onu. “Belki ben de evlenirim” diyorum. Gülüyor bana…
Türkiye’de kadına yönelik bazı algılar var, bu algıların dışında bir erkek olması için nasıl nasihat ediyorsunuz oğlunuza?
Kaçıncı asırda yaşıyoruz ve gerçekten bunların bitmesi lazım. İçim yoruluyor seyrederken, çok üzülüyorum. Geçen gün yine adliyenin önünde bir kadını ve korumasını öldürdüler, Allah rahmet eylesin. Televizyonun karşısında dövünüyorum resmen. Buna bir çare bulunması lazım. Kadına şiddet bitsin artık! Dinimizde de yok böyle bir şey. Kadın çok değerli ve kutsaldır. İdo’ya da şunu söyledim; “Elini kaldırdığın her hanımın karşısında beni gör. Eğer bana tokat atabilirsen karşındakini de at.” Ki zaten İdo böyle bir çocuk değil… Kadına el kalkmaz, kalkmaması lazım. Aslında bazen söz tokattan daha ağır olabilir.
Her zaman sessizlik en büyük darbedir…
Bence acı bir söz insanın yüreğine oturur, onu yıllarca atamazsınız.
A’DAN Z’YE HER ŞEYİ DEĞİŞTİRDİM
Peki, biraz iş yerinizden bahsedelim. Çok güzel olmuş gerçekten. Allah bol kazanç versin. Memnun musunuz, nasıl gidiyor işler?
Burayı İdo istedi babasından; günahıyla sevabıyla girdik bu işe. İlk yaptığım şey A’dan Z’ye her şeyi değiştirmek oldu.
Lezzette hiçbir değişiklik yok ama…
Bu konuda mütevazı olamayacağım; çiğköfte, lahmacun, kebap muhteşem…
Harikaydı cidden…
Gerçekten öyle. Tabii ki İbrahim Bey birebir başlarında durmadığı için bazı aksaklıklar oluyordu. Ama ben şu an buradayım. Maşallah her şey yolunda… Mutfağımız, şeflerimiz; her şeyimiz pırıl pırıl. Muhteşem gidiyor. Daha 2 buçuk ay oldu açalı ama çok çok düzgün insanlar ağırladım.Müşteri kitlesini de değiştirdim. O da mutlu ediyor beni.
Ustalarınız nereli?
Çoğu Urfalı…
Dekorasyonda yaptığınız değişiklikler sırasında duvarlardaki İbrahim Tatlıses fotoğraflarını da indirmeniz çok konuşuldu. Doğru mu bu?
Buradaki bütün fotoğrafları indirdim. Mekânda duvar yok gördüğünüz gibi. Arkada bir duvar var oraya da televizyon koymak durumundaydım. Yanında fotoğraflar güzel durmuyordu. O yüzden bütün fotoğrafları kaldırdım. Yakında oğlumla İbrahim Bey’in fotoğrafları geliyor ama.
Ayşegül Hanım’la bir çatışma oldu mu?
Kimseyle, çatışmam yok. Allah herkesin yolunu açık etsin, herkese iyilikler nasip etsin. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum ki bir daha İbrahim Tatlıses’le yan yana gelmem mümkün olamaz. Hâlâ böyle düşünülmesine üzülüyorum. Bu düşünceyi silmem için illa biriyle birlikte olmam ya da bir evlilik yapmam mı lazım?
Ama o kadar büyük aşk yaşadınız ki insanların hâlâ umudu var sanki… Bu da normal bence.
Gerçekten çok büyük bir aşktı. Hatta İbrahim Tatlıses’le en güzel ve en büyük aşkı biz yaşadık. Bizim aşkımızdan büyük bir aşkı başkasıyla yaşadığını düşünmüyorum ve inanmıyorum.
Kaç yıl birlikte oldunuz?
27 yıl…
Bir ömür neredeyse…
Ayrıldık ve çok seneler geçti. Ne onun birlikte olma yönünde bir talebi var ne de benim. Bu söylediğim de yanlış anlaşılmasın; ben istemiyorum… Hep aynı şeyi söylüyorum. Eminim o da istemiyor.
Görüşmüyor musunuz?
Hayır, asla!
Ama kötü zamanlarında hep yanındaydınız.
Kötü olmasın, ben de yanında olmayayım.
YENİDEN EVLENEBİLİRİM
Peki, bugün geldiğiniz noktada Derya Tuna’yı tarif eder misiniz bize? Duygu olarak nasıl bir yerdesiniz; yaprak mı döküyor, bahar bahçe mi Derya Tuna?
Şu anda tomurcuk içindeyim ve tomurcuklarım yavaş yavaş açıyor. Çok mutluyum, çok huzurluyum.
İbrahim Bey’i görünce bir şeyler hissediyor musunuz hâlâ?
Bir insan yakın bir akrabasına nasıl hissederse ben de öyle hissediyorum. Başka bir insana belki bir şeyler hissedebilirim ama İbrahim Bey’e hayır!
Evlenmeyi düşünür müsünüz?
Valla yaş geçtikçe biraz düşünüyor gibiyim. Çünkü yalnız kalmak istemiyorum. İdo yarın, öbür gün evlenecek. Sofrada yanımda biri olsun isterim. Açıkçası kısmet.
Hâlâ İbrahim Tatlıses’le anılmak sizi isyan noktasına getiriyor mu bazen?
Evet, bazen içimden haykırmak geliyor; sonra kendimi bastırıyorum. Bir şey daha söyleyeyim İbrahim Beyde hep “Sevmek, âşık olmak, hele ki sevilmek çok güzel. Yalnızlık Allah’a mahsus” diyordu. Ben de diyorum ki “Bu herkes İçin geçerli.” Benim içinde geçerli yani…
GÜÇLÜ KADIN... AMA NEREYE KADAR
Az önce “Bana âşık oluyorlar hep ama ben olmadım” dediniz.
Direkt gelip söylemiyorlar ama hissediyorum tabii. Ben yanıma yakışıp yakışmayacağına bakıyorum. Diyorum ki “Bu bana yakışmaz.” Hani “Ben Derya Tuna’yım” anlamında söylemiyorum. Ben onu taşıyabilir miyim, o beni taşıyabilir mi? Direkt çizgimi çekiyorum ve karşımdaki daha açılamadan vazgeçiyor. Bir de yaşı benden küçük olanlar çıkıyor karşıma hep. Bu işte bir anormallik var diye düşünüyorum.
Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Kendimden küçük biriyle olmayı istemem ama yaşayanlara da saygı duyuyorum. Bu gönül işidir… Hiç kimsenin hayatı için konuşmak, yargılarda bulunmak istemiyorum.
Gördüğüm kadarıyla çok güçlü bir kadın var karşımda..
Çok da öyle görünmek istemiyorum. ‘Güçlü kadın, güçlü kadın’ ama nereye kadar…
Bundan sonrasında kendiniz için hayaliniz ne?
Ben artık sadece seyahat etmek istiyorum. Daha önce Umre’ye gitmiştim. Bu sene yine gideceğim. Bu saatten sonra bir şey beklemiyorum hayattan. Bir tek oğlum ve kendim için sağlık…
Peki, bugün geldiğiniz noktada Derya Tuna’yı nasıl tarif edersiniz?
Siz az önce söylediniz. ‘Güçlü bir kadın’… Her şeyi göğüsleyebilen bir kadınım. Dediğim gibi oğlum sağlıklı olsun bana yeter.
Kuru ekmek de yeter mi?
Aynen… 0’dan başlarım.
Aşk beklemiyor musunuz?
Maddi anlamda bir şey beklemiyorum demek istedim. Aşk ısmarlamayla olabilecek bir şey değil. Öyle biri çıkar ki bir gün karşınıza size “Evet” dedirtir.
MEZİN DEDEYİ / AKŞAM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder